Erkan Baş: “599 Milletvekili Yemin Etti, Yemin Eden Tüm Milletvekillerine sesleniyorum; Şimdi O Yeminler ‘Can Atalay’ İçin Lazım…
Türkiye Personel Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, “Daha bir hafta olmadı, milletin kayıtsız ve azgın egemenliğini koruyacaklarına, Anayasa’ya, kaidelere uyacaklarına şeref ve haysiyetleri üzerine and içtiler” dedi. Hukuk ve temel insan hakları konusunda ne yazık ki Can’a engel oldukları için gelip yemin edemedi.”Milletvekili bu değerler üzerine yemin etti. Şimdi yemin eden tüm milletvekillerine sesleniyorum; O andın gereği artık ‘Can Atalay için özgürlük’ anlamına geliyor. O yeminin gereği de seçilmiş bir milletvekilinin yani Hatay halkının iradesinin gasp edilmesine karşı ses çıkarmaktır” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi. Hatay’dan milletvekili seçilen Gezi Davası tutuklusu Can Atalay’ın serbest bırakılmamasına tepki gösteren Baş, milletvekillerine Can Atalay’ın tahliyesine destek çağrısında bulundu. şef dedi ki:
“MUTLUDAN OLMASI GEREKEN, POTANSİYEL BİTMESİ VE HATAY HALKININ KATILMASI GEREKİYOR”
“Bugün Hatay halkının oyu ile bu Meclis’e girmeye hak kazanan ve Hatay’dan 75 binin üzerinde oy alan Milletvekilimiz Can Atalay haksız, hukuksuz ve haksız bir şekilde esir tutulmaktadır. çok uzun değerlendirmeler yapılabilir ama bir cümle söylemek gerekirse Can Atalay önce noktayı ortaya koymak lazım Adalet Bakanının yorumu hiç önemli değil Anayasa var anayasa hükmü belli durum belli .Milletvekilimiz derhal serbest bırakılmalıdır.
Sevgili Can, Soma’da, Ermenek’te, Çorlu tren katliamında, Aladağ faciasında, Gezi Parkı’nda ve birçok toplumsal davada durmaksızın çalıştı. Ailelere, sevdiklerini kaybedenlere, mağdurlara ve mazlumlara omuz verdi. Onları savundu. Bu sürecin sonunda bu ülkede yaşayan vatandaşlar, genel seçimlerde Can Atalay’a bir misyon, bir sorumluluk daha verdi. Şimdi eski görev ve sorumluluklarının devamı olarak Can hapisten çıkmalı, esaret son bulmalı ve Hataylıların emeğine katılmalıdır. Açgözlü müteahhitlerden, pervasız hükümetten çalmak için; Hayatını kaybeden vatandaşların çabaları devam etmelidir.
“HATAY HALKI KARAR VERDİ, İSTEKLERİNİ BIRAKTI VE GEREĞİNİ YAPACAKLAR”
Seçim sonuçlarını birçok yönden tartışıyoruz, birçok açıdan değerlendiriyoruz. Seçim sonuçları ne olursa olsun, burası Dingo’nun ahırı değil. Bu ülkede hala yürürlükte olan bir Anayasa var ve bu Anayasa ile ilgili derhal harekete geçilmesini talep ediyoruz. Ne istiyor, ne düşünüyor, kimin keyfiliği ne diyor, bu kararların hiçbirinin değeri yok. Açıkça söylüyorum, istediğimiz için değil. Hatay halkı kararını vermiş, iradesini ortaya koymuş ve gereğini yapmalıdır. Daha bir hafta olmadı, milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne ve temel insan haklarına bağlı kalacaklarına şeref ve haysiyetleri üzerine and içtiler.
Ne yazık ki Can, onu engelledikleri için gelip yeminini edemedi. Ama 599 milletvekili bu değerler üzerine yemin etti. Şimdi yemin eden tüm milletvekillerine sesleniyorum; O yeminin şartı artık ‘Can Atalay için özgürlük’ anlamına geliyor. O yeminin gereği, seçilmiş bir milletvekilinin, Hatay halkının iradesinin gasp edilmesine karşı ses çıkarmaktır. Bu asla sadece bizim isteğimiz değildir. Bu sadece Türkiye Personel Partisi üyelerinin talebi değil. Bu, Türkiye Emek Partisi’ne oy versin veya vermesin, başta Hatay halkı olmak üzere bu ülkedeki milyonlarca vatandaşın ortak talebidir. Yerine getirilmesi gerekiyor.
“CUMHURBAŞKANI HENÜZ RANDEVU TALEBİMİZE CEVAP BİLE VERMEDİ”
Bu talebimizi yerine getirmek için Meclis Başkanı’ndan randevu talep ettik. Üstlendiği görev nedeniyle muhtemelen bahisle bizden daha fazla uğraşmak zorunda kalan Meclis Başkanı, şimdi randevu talebimize bile cevap vermedi. Bugün itibariyle bu ülkenin seçilmiş bir milletvekili, Anayasa’ya, Anayasa Mahkemesi’nin ve Yargıtay’ın önceki kararlarına rağmen tam bir aydır cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Kimse bizden buna katlanmamızı, bu hukuksuzluklara, bu Anayasa’yı ayaklar altına alma girişimlerine sessiz kalıp alışmamızı beklemesin.
Daha dün Silivri’de sevgili Can’la birlikteydik. Maalesef Meclis’te temsil edilen bir siyasi partinin genel başkanı olarak milletvekili bir arkadaşımla görüşmek için cezaevine gitmem gerekiyor. Bu başlı başına bir skandal değil mi? Korktukları şey ise; Can’ın daha önceki davalarındaki kararlı duruşunu bildikleri için beyin sarsıntısında yaptıkları hataların üstesinden geleceklerini düşünüyorlarsa, başımıza bela açmamamız gerektiğini düşünüyorlarsa, burada açık ve net bir şekilde ifade edeyim ki; çok daha büyük bir belaya girecek. Her halükarda Türkiye Emek Partisi başta Hatay halkı olmak üzere bu ülkenin vatandaşlarına verdiği her sözü tutacaktır.
“CAN, AVM’NİN İSTEDİĞİ GÖREVLERİ HAPİSHANE ŞARTLARINDA BİLE YAPMAK İÇİN HAZIRLIKLARA BAŞLADI”
Can aslında milletvekilinin gerektirdiği görevleri cezaevi koşullarında da elinden geldiğince yapmak için hazırlıklarına başladı. Şu anki beklentisi cezaevinden çıkar çıkmaz Hatay’a ulaşmaktır. Oradaki vatandaşları dinlemek, oradaki vatandaşlarla ne yapılacağı konusunda fikir birliğine varmak ve üstlenilen görevi bir an önce yerine getirmektir. Herkes bilmeli ki buna engel olurlarsa cezaevinden çıkan milletvekilleri faaliyetlerine devam edecek. Şu anda çeşitli teklifler; Başta Hatay olmak üzere üstü örtülen katliamlar, şehrin yanlışları, bu ülkedeki haksızlıklar hakkında araştırma önergeleri ve soru önergeleri üzerinde şimdiden çalışmaya başladı.
Kocaman bir hapishaneye dönüşmüş bir ülkede bizi daha küçük bir hapishaneye tıktığınız için halka karşı sorumluluklarımızı yerine getiremeyeceğimizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hafta sonu Hatay’a gidiyorum. Can’ı bırakmazsanız önümüzdeki haftayı Ahmet harcar, sonraki haftayı Sera harcar, üçümüz birlikte gideriz. Ancak her koşulda Hataylının sesini, Hataylının emeğini yükselteceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
“CAN ATALAY, MECLİS İNSAN HAKLARI KOMİSYONU ÜYE ADAYIMIZDIR”
Meclis’te komisyonlar kuruluyor, iktidarın ayak izlerini milletimizin takdirine bırakıyorum. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelik adayımızın Can Atalay olduğunu beyan ederim. Bu utancın üzerinize düşmesine izin verin. Acaba bir TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesini cezaevinde tutmaya devam edip bu ayıbı paylaşabilecekler mi? Şurası çok açık ki Can Atalay serbest bırakılıncaya kadar bu hukuksuzluk ve cehalet son bulana kadar çabalarımızı sürdüreceğiz. Tüm vatandaşlarımızı ve tüm milletvekillerini bu çabaya ortak olmaya davet ediyoruz. Can Atalay’sız Meclis bizim için geçersizdir.
Hatay, 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerden en şiddetli şekilde etkilenen illerimizden biri ama sadece Hatay’da değil tüm deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların endişeleri her geçen gün artıyor. Toplu olarak gönderilen elektrik faturalarıyla depremzedelerimiz artık dertte. Yakınlarını, evlerini, yurtlarını, şehirlerini kaybeden milyonlarca vatandaşımız şimdi binlerce liralık fatura borcuyla karşı karşıya. Can Atalay şimdi dışarıda olsaydı, eminim ilk yapacağı şeylerden biri bu olurdu.
“DEPREM SIRASINDA VATANDAŞLARA GÖNDERİLEN FATURALARIN HESABINI DA SORUŞTURACAĞIZ”
Sabancı Holding ve Alman şirketi E.ON’un sahibi olduğu Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. AKP’nin kuruşlara satıp üzerine para akıttığı, tek amacı halk aracılığıyla ceplerini doldurmak olan tekelci iktidar şirketlerinden biridir. Hatta evini, işini, sevdiklerini kaybeden, aylardır zenginlik ve yoksulluk arasında gidip gelen milyonlarca insanımıza, çadırlarda, konteynerlerde yaşayan insanlarımıza binlerce liralık faturalar gönderiyorlar. . O kadar arsız mısın? Gerçekten insanlığınızı bu kadar mı kaybettiniz? Buna ‘evet’ diyen insan nasıl oluyor da bu faturaları hazırlıyor, bu faturaları gönderiyor ve onaylıyor, gece nasıl uyuyor? Çocukları, aileleri, sevdikleri yok mu? Yüzlerine nasıl bakıyorlar?
Öte yandan deprem anında milyonlarca liralık yardım topladı; Televizyon programı yapan iktidar cephesine bakıyoruz zaten seçimler bitti ses yok. Ama bu burada bitmiyor. Sabancı’da kendileriyle temasa geçen Alman şirketi Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. hepsi bilsin diye; Güvendiğiniz saraylara güvenerek bu tür şeyler yapıyorsunuz, birkaç kuruş daha fazla kazanabiliriz diye insanların hayatını cehenneme çeviriyorsunuz ama işte buradayız. Hep birlikte sahip çıkmamız gereken depremzedelere gönderilen o faturaların hesabını da bir gün soracağız, yaralarını saracağız.
“TEKNİK NEDENİ 26 YAŞINDAKİ İŞÇİ GENÇ bacımızın İŞ cinayetine kurban gitmesi”
Dün Marmaray’ın resmi sosyal medya hesabından bir paylaşım yapıldı. ‘Teknik sebeplerden dolayı Marmaray trenleri tek yönde işletilmekte ve seferler rötar yapmaktadır.’ Çok kısa bir süre sonra teknik sebep olarak adlandırdıkları 26 yaşındaki genç bir işçinin iş cinayetine kurban gittiğini hep birlikte öğrendik. Hakikaten insan utanıyor, toprağa girmek istiyor. Bu kadar insanlıktan çıkmış insanoğlunun yerine bu kadar işçi koymayan işçi ve emekçi düşmanı böyle bir gücü yenemediğimiz için yerin dibine giriyorum. 26 yaşında yeni evli genç bir işçiyi hiçbir önlem almadan çalıştırdıkları için hayatını kaybetti. Bu çalışan kardeşimizin adı Vedat Güçtekin’dir. Bu ismi asla unutmayacağız. Parti hukukçularımız, tüm teşkilatımız tüm bu süreci hep birlikte takip edecektir. Öldürdükleri personelin isimlerini her fırsatta hatırlayacağız. Yeni iş cinayetlerini önlemek için çaba sarf etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
İktidar koltuğuna oturur oturmaz karşılaştığımız skandallara bir bakın. Antalya’da Muratpaşa Lisesi; bir kız öğrenciye sistematik tacizde bulunduğuna dair kuvvetli şüphe ve iddialarla bir müdür yardımcısı hakkında ileri sürülen iddialar. Çok şükür Antalyalı hemşehrilerimiz seslerini yükselterek süreci takip edeceklerini söylediler ama en azından görevden alındılar. Buradan Milli Eğitim Bakanını doğrudan davet ediyorum; Kamuoyunun artan tepkisi karşısında dün görevden istifa ettiğiniz o müdür yardımcısı hakkında şeffaf ve aktif bir soruşturma yürütmek doğrudan sizin sorumluluğunuzdur.
“Öyle bir noktaya geldik ki, VELİLER ÇOCUKLARINI GÜVENLE OKULA GÖNDEREMİYOR”
Öyle bir noktaya geldik ki veliler çocuklarını okula bile güvenle gönderemiyor. Misyon görevlileri, çocuklarını koruyarak istismar ediyor ve gerçekler, devlet onları sorumlu tutmaz ve halk sesini yükseltmezse, doğru düzgün bir soruşturma bile yürütemez. Bu rezaletin üzerinin örtülmesine ve unutulmasına izin vermeyeceğiz. O müdür yardımcısının ve onu koruyan ve gözetenlerin her fırsatta karşısında duracağız. ‘Nasıl olsa unutulur, bir süre sonra yeniden göreve başlarız’ diye düşünen varsa bir düşünsün.
Daha bir hafta önce Mersin’de 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, seçim döneminde sokakta Erdoğan’ın posterlerinden birine kaş ve bıyık çizdiği için cumhurbaşkanına hakaret ettiği için tutuklandı. Erdoğan’ın fotoğrafına kaş, bıyık çiziyorsunuz, tutuklanıyorsunuz ama çocuk istismarcıları nasıl beraat edecek diye takla atıyorsunuz. Bu karanlığa asla teslim olmayacağımız açıktır. Ne olursa olsun bu karanlığa teslim olmayacağız. Bu karanlığın ardına saklananlara, zulüm işleyenlere asla teslim olmayacağız. Er ya da geç onları kesinlikle yeneceğiz. Buradan tüm öğretmenleri, velileri, gençleri ve tüm vatandaşlarımızı bu skandallara, bu rezaletlere, bu yüzsüzlüklere karşı hep birlikte seslerini yükseltmeye çağırıyorum.
“GERİ BİR AN DURMUŞ OLDUĞUMUZDA BU DİNİ İŞLER İNSANLARI AŞMAYA DEVAM EDECEK, HİÇ DOYMUYORLAR”
Milli Eğitim Bakanlığı protokol yaptı. Yaz okullarını TÜGVA’ya bağlar. İzmir ve Eskişehir’de valilik, il müftülüğü ve zabıta manevi danışmanlık adı altında protokol imzaladı. Öğrencileri din yobazlarının eline teslim etmeye çalışıyorlar. Tüm vatandaşlarımızdan bu konuda duyarlı olmalarını bekliyoruz. Biz bu ülkede laikliği savunmaktan geri adım attığımızda, din ve vicdan hürriyetini ve bilimsel eğitimi savunmaktan vazgeçtiğimizde bu din tacirleri halkın başına gelmeye devam edecek. Asla yeterli değiller. Asla durmazlar. Bu yüzden geri adım atmadan üzerlerine gitmemiz gerekiyor. Hayatlarımızı, çocuklarımızı, özgürlüğümüzü savunmak için savaşmalıyız. Biz Türkiye Personel Partisi olarak bu karanlığa karşı mücadelemizde inadımızı sürdüreceğiz.
Onbinlerce atanmamış öğretmenin olduğu ülkede; Atanamadığı için kendi hayatına son veren, güvenli olmayan işyerlerinde iş cinayetlerine kurban giden gençlerin ülkedeki okullara manevi danışman adı altında yapılan bu atamalarını asla kabul etmiyoruz. İzmir ve Eskişehir’deki teşkilatlarımız il milli eğitim müdürlükleri önünde çok net bir şekilde ifade etmişti, ben de Meclis kürsüsünden görüşümüzü ifade etmek istiyorum. Bu karanlığın geçmesine izin vermeyeceğiz.
“TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDAKİ ÜCRETLERİ KABUL ETMEYECEKTİR”
Bir yanda hukuksuzluk, diğer yanda ‘istediğimi yaparım’ anlayışı ve her türlü tepkiyi arkasına alan güç; İşçiler ise tüm bu zorluklara rağmen yaşamaya devam edebiliyorlarsa hayatlarını cehenneme çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Baz Fiyat Tespit Komitesi dün ilk toplantısını yaptı. Saraylılar televizyon ekranlarında eğleniyor. Onlar saraylarında eğlenirken biz de nefes alamaz hale gelen, ayakta duramaz hale gelen milyonlarca emekçinin sesi olmaya çalışıyoruz. Bu kürsüde, Meclis’te, sesimizin ulaştığı her yerde defalarca söyledik, taban fiyat artık Türkiye’de genel fiyat haline geldi. Çalışanların yüzde 60’ı artık asgari ücretle geçiniyor ve bu asgari ücret 6 aydır açlık sınırının altında. Bu ülkenin yüzde 60’ını yoksulluk sınırının değil, açlık sınırının altında asgari ücrete mahkum ettiler.
Asgari fiyat belirlendiğinden beri milyonlarca işçi bu fiyatlarla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Saraylıların oynadığı sayılar, çocukların beslenme çantasında olmayan meyveler, ödenemeyen kiralar, ödenemeyen faturalar, satın alınamayan ilaçlar, doldurulamayan dolaplar oldu. Bahsettikleri rakam milyonlarca vatandaşın hayatı demekti. Türkiye Kurmay Partisi, yoksulluk sınırının altındaki hiçbir fiyatı kabul etmeyecektir. İşçi fiyatları konusunda oldukça kapsamlı çalışmalarımız ve politikalarımız var. Bunları önümüzdeki günlerde kamuoyunun dikkatine sunacağız.
“TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI AYDINLIK VE GÜZEL GÜNLER YARATACAK, TÜRKİYE İŞÇİYLE DEĞİŞECEK”
18 Haziran Pazar günü Kartal’da seçim sonuçlarını sadece rakamlar olarak görerek, bu ülkedeki mücadele tarihini işçi ve emekçilere unutturmak isteyen; Türkiye’nin dört bir yanında hakları için direnen ama devletin politikaları gereği ihtiyaç duyduğumuz organizasyona ulaşamayan, getiremeyen tüm işçiler, fabrika işçileri, plaza işçileri, sağlık çalışanları, eğitim emekçileri, moto kuryeler. bu çabayı sınıf kardeşleriyle birleştiremedikleri için bir sonuca varma çabası. Tüm hemşehrilerimizi çalışanların sohbet edeceği emek buluşmamıza, personel forumumuza davet ediyorum. Çünkü hepimizin bildiği ve son seçim sonuçlarıyla bir kez daha tescillenen çok açık ve net bir gerçek var ki; Ancak Türkiye işçilerle ama personelin emeği ile değişecek ve Türkiye’yi bu karanlığa teslim etmeyecek, aydınlık ve güzel günler yaratacak olan Türkiye’nin personel sınıfı olacaktır. Türkiye kadroyla değişecek.”